19 Ağustos 2007 Pazar

Şeker Kız Candy'siz Olur muuuuu :)



Madem konumuz çizgifilmler, pek çoğumuzun dizi meraklısı kadınlar gibi "ay bugün Candy'de nolcak acaba... Candy, Anthony'i unutup Terry'le sevgili olcak mıııııııııııııı?" diye bi hevesle TV'nin başına çöreklendiğimiz zamanları unutacak değiliz herhalde :) Ben de bir hafıza tazelemesinden bulunayım dedim... :)


efendim, hepimizin müptelası olduğu ilk entrika çizgi dizilerdendir Candy :)



Kız manastırda yetim büyümüştür, seneler sonra bir umut, artık nihayet ben de mutlu olacağım, diye evlatlık edindiği evin yolunu tutat, ama nerdeee... Ilayza adlı çizgfilmin cadı kızı ona rahat verir mi...



Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen çizgifilmin esas oğlanı da gider Candy'e abayı yakar :) Bunu duyan Ilayza kıskançlıktan kudurur :)



Ama ne talihsizliktir ki, birgün attan düşen Anthony ölür, ve Candy bir kez daha yapayalnız kalır hayatta :(



Artık yaşamak Anthony'siz daha zordur...



Bir süre böyle tekdüze ve ızdırap içinde geçer günler Candy için... Fakat sonra yatılı okula yazılır, ve orda bir kez daha hayatı değişir...

Hayatına Terry adlı bir çocuk girer...

En büyük aşklar nefretle doğar, sözü Candy'nin başına gelir...

Anthony'i unutamayan Candy, büyük bir aşk girdabının içinde bulur kendini...

Terry'e "evet" demeli midir...

Maalesef Terry Candy'i öptükten sonra neler oldu asla öğrenemedik ve o gün bugündür merakımızdan çatlıyoruz... Çünkü bir kaç kez Star ve Kanal D'de yayınlanan Candy, hep bu bölümden sonra yayından kaldırıldı...

Burdan sesimizi duyan olursa sevabına sonra noldu bir zahmet yayına koyuversin.. :)



Ha, bir de Anthony'den sonra Terry'le ufak çapta "kırıştırması" (!) Candy'nin acaba "kaşar" mı olduğu konusunda dedikodulara yol açtı... Devamını izlersek kamuoyu da bu konuda aydınlığa kavuşacaktır...

Hürmetler...

Saygılar...


:)

2 yorum:

Unknown dedi ki...

:-D:-D:-D ben de sonrasini nie hatirlamiorum diodummm...bikac cizgifilm vardi oole sinir bozan ya, bi de kedicik diye bi cizgifilm vardi onun sonu da gelmeden kesilmisti:-s candy ilk pembe-cizgidizimdiii, hatta ondan sonra cizgidizilere sarmistim ve giorgiayla tanismistim:-)))bi de haidi vardi, baslarken konan sarkisini severdim onun (haaayyydddiii:-DDD)bi de etraf, manzara filan guzeldi sirf ondan seyrederdim:-p

Adsız dedi ki...

Bu konuda pek cok forumda hikayeyi anlatan şeyler yazmıştım. Bu forum yazışmalarında bir arkadas da Candy'nin türkçe sitesini hazırlayan Çağla isimli arkadasın özetini eklemişti dolayısıyla uzunca yeniden yazmak yerine koylayım:)

Alıntıdır:

Bay William’ın emriyle, Candy Londra’ya gönderilir. Orada Stear, Archie, Elisa ve Neil’la birlikte Saint-Paul okulunda okumak zorundadır. Yolda, kendisiyle aynı gemide bulunan Dük Grandchester’ın oğlu Terry’yle tanışır. Bir süre sonra, onunla aynı okulda okuyacağını öğrenir. Başlangıçta ondan hiç hoşlanmaz fakat zamanla onun iyi bir insan olduğunu anlar ve birbirlerine aşık olurlar. Bu arada, Annie’nin Pony’nin evinde büyüdüğünü herkes öğrenir ve Annie Candy’den özür diler. Böylece, okulda tanıştıkları Patty’yle birlikte iyi bir üçlü kız grubu olurlar. Archie ile Annie ve Stear’la Patty’de güzel iki çift oluştururlar. Ayrıca, Candy Londra’da bir hayvanat bahçesinde çalışan Albert’la karşılaşır. Bir süre sonra Albert, Afrika’ya gider ve oradaki insanlar ve hayvanlarla ilgilenmeye karar verir.

Böylece Candy, Terry ve diğer arkadaşıyla güzel günler geçirir. Ancak Elisa’da Terry’ye aşık olmuştur ve Candy’yi okuldan uzaklaştırmak için bir tuzak hazırlar: Candy’ye ve Terry’ye birbirlerinin ağzından mektup yazar ve her ikisini de bir akşam ahıra çağırır. Candy Terry’nin kendisini çağırdığını sanarak ahıra gider. Aynı şekilde Terry’de oradadır. Bu sırada Elisa, okulun rahibelerini toplayarak oraya gelir ve onlara Terry ile Candy’nin sık sık orada buluştuklarını söyler. Candy’nin okuldan atılmasına karar verilir ama Terry buna izin vermez ve Candy’nin okulda kalabilmesi için kendisi okulu terk edip Amerika’ya gider. Bir süre sonra, Candy’de okuldan kaçar ve Terry’nin peşinden Amerika’ya gider.

Orada bir süre Pony’nin evinde kalır ve daha sonra hemşire olmaya karar verir. Hemşirelik okuluna gider ve sonra Chicago’ya yerleşir. Orada 1. dünya savaşının başlaması nedeniyle Amerika’ya dönen Stear, Archie, Annie, Patty, ve daha sonra Elisa ve Neil ile karşılaşır. Bu arada, Terry’nin de tıpkı annesi gibi çok başarılı bir tiyatro oyuncusu olduğunu öğrenir. Bir turne sırasında Terry ve ekibi Chicago’ya gelirler ancak bir türlü Terry Candy’yle görüşemez. Terry, Stear, Archie ve Annie ile karşılaşır ve Candy’nin hemşire olduğunu ve hangi hastanede çalıştığını öğrenir. Böylece New York’a döndüğü zaman Candy’ye mektup yazar ve mektuplaşmaya başlarlar.

Bir gün hastaneye ağır yaralı bir hasta getirilir. Bu Albert’tır ve hafızasını kaybetmiştir. Afrika’dan ayrılırken bindiği trene koyulan bir bomba patlamış ve O da ağır yaralanmıştır. Candy, ona yardımcı olabilmek için onunla aynı evde yaşamaya başlar. Bu arada Terry, Candy’ye Romeo ve Jüliet oyunu için bilet yollamıştır. Terry Romeo’yu, ona aşık olan Susanna’da Jüliet’i oynayacaklardır. Candy, Terry’yi göreceği için çok heyecanlıdır. Ancak oyunun provaları sırasında bir kaza olur: ışıklardan biri Terry’nin üzerine düşeceği sırada Susanna Terry’nin hayatını kurtarabilmek için onu iter ama kendisini kurtaramaz ve ışığın altında kalır. Tek bacağını kesmek zorunda kalırlar. Candy, New York’a geldiğinde olayı öğrenir ve Terry’yi Susanna’ya bırakıp Chicago’ya döner.

Bu olay Candy’yi çok üzmüştür. Chicago’ya vardığında Stear’ın savaşa gönüllü olarak katıldığını ve bunun için Fransa’ya gittiğini öğrenir. Bu arada, Neil Candy’yi sevmeye başlamıştır ve onu elde etmeyi aklına koymuştur. Elisa ve annesi başlangıçta karşı çıkarlar ancak sonra Andrey’lerin mirasına konup Candy’yi sonra başlarından atacaklarını düşünürler ve Neil’a yardım etmeye karar verirler. Önce Elisa, Candy’nin şehirdeki bütün hastanelerde çalışmasını engeller. Buna rağmen Candy, bir adamın yanında çalışmaya başlar. Bu arada, Albert’ın hafızası yerine gelmiştir fakat bunu Candy’den saklamaya karar verir. Komşular Candy’ye ağabeyi zannettikleri Albert hakkında kötü şeyler söylerler: onun takım elbiseli esrarengiz adamlarla buluştuğunu iddia ederler. Candy onların dediklerine aldırmaz ancak Albert bunları duyunca evi terk eder. Bu arada Stear’ın ölüm haberi gelir. Buna özellikle Patty ve Archie çok üzülürler.

Bir süre sonra Elisa ve annesi Bay William’dan sonra ailenin sözü geçen ikinci kişisi olan Bayan Elroy’la Neil ve Candy hakkında konuşurlar ve onu da ikna ederler. Bayan Elroy Candy’ye Neil’la evlenmek zorunda olduğunu, bunun Bay William’ın emri olduğunu söyler. Candy bunu kabul etmez ve Bay William’la konuşmaya karar verir. Ona en yakın olan adamı Georges’a gider ve ondan Bay William’ın yerini söylemesini ister. Georges başlangıçta ona engel olmaya çalışır fakat sonra fikrini değiştirir ve onu Bay William’a götürür. Candy, Bay William’ı gördüğünde çok şaşırır çünkü O aslında Albert’ın ta kendisidir. Ailenin vaktiyle tek erkeği olduğu için Albert aile reisidir ancak yaşı çok küçük olduğu için Bayan Elroy onu saklama kararı alır ve herkesin onu çok yaşlı ve meşgul bir adam olarak tanımasını sağlar. Albert, Candy’nin iyi bir kız olduğunu görmüş ve yeğenleri Anthony, Stear ve Archie’nin isteği üzerine onu evlat edinmiştir. Daha sonra Anthony ölünce Candy’nin çok üzgün olduğunu görmüş ve onu bu olayın etkisini atabilmesi için Londra’ya yollama kararı almıştır. Candy ona Neil’ın onunla evlenmek istediğini söyleyince Albert çok şaşırır ve böyle bir şeye asla izin vermeyeceğini söyler. Böylece Candy Neil’la evlenmekten kurtulur. Sonunda Candy ve arkadaşları Pony’nin evinde toplanır. Candy prensini gördüğü tepede Albert’ı görür ve onun o prens olduğunu anlar.